-
1 тёплый
ılık; sıcak* * *врзılık; sıcak тж. перен.тёплая вода́ — ılık su
тёплое пальто́ — kalın palto
тёплые носки́ — ayağı sıcak tutan çorap
стоя́ла тёплая пого́да — havalar ılık geçiyordu
тёплые стра́ны — sıcak ülkeler
тёплое тече́ние — геогр. sıcak akıntı
тёплая ко́мната — sıcak oda
тёплые чу́вства — sıcak duygular
••тёплые тона́ — sıcak tonlar
-
2 горячий
sıcak,ateşli,kızgın; hararetli,ateşli* * *1) sıcak; ateşli; kızgınгоря́чая вода́ — sıcak su
горя́чая пи́ща — sıcak yemek
горя́чий лоб — ateşli alın
горя́чее со́лнце — kızgın güneş
горя́чий исто́чник — kaynarca, ılıca
горя́чие у́гли — kor
2) перен. ateşli; sıcak, hararetliгоря́чая встре́ча — sıcak / hararetli bir karşılama
горя́чий патрио́т — ateşli bir yurtsever
горя́чий проте́ст — şiddetli protesto
горя́чий покло́нник кого-чего-л. — birinin, bir şeyin ateşli hayranı
встре́тить горя́чую подде́ржку — hararetle desteklenmek
3) перен. ( вспыльчивый - о человеке) öfkeci4) перен. civcivliгоря́чая пора́ жа́твы / страды́ — hasadın civcivli zamanı
5) тех. sıcakгоря́чий прока́т — sıcak haddeleme
6) (горя́чее) → сущ., с sıcak yemek(ler)••горя́чая то́чка — hassas bölge
по горя́чим следа́м — sıcağı sıcağına
-
3 холодный
soğuk* * *1) врз soğukхоло́дный ве́тер — soğuk rüzgar
холо́дная зима́ — soğuk kış
холо́дные но́чи — soğuk / ayaz geceler
холо́дное морско́е тече́ние — soğuksu akıntısı
холо́дные блю́да — soğuk yemekler
холо́дная ко́мната — soğuk / ısıtılmayan oda
э́то пальто́ холо́дное — bu palto insanı sıcak tutmaz
холо́дное осе́ннее со́лнце — soğuk sonbahar güneşi
холо́дный прока́т — тех. soğuk haddeleme
холо́дные краски — soğuk renkler
2) перен. soğukхоло́дный челове́к — soğuk adam
холо́дный приём — soğuk karşılama / kabul
••холо́дная война́ — soğuk savaş / harp
См. также в других словарях:
sıcak — sf., ğı 1) Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti. O. Kemal 2) Isısı yüksek olan, çok ısınmış Kız kardeşim ikindiüzeri bana sıcak, limonlu bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
melankoli — is., ruh b., Fr. mélancolie 1) Kara sevda Babam melankoliye uğramış, köşesinde düşünüp duruyor. A. Gündüz 2) mec. Hüzün Uykusuz geçen gecenin melankolisini bu sıcak karşılama hafifletiyordu. C. Uçuk … Çağatay Osmanlı Sözlük